Ben şair değilim

Bir ruh gezginiyim ben,
Geçmiş zamanlara
gidiyorum.
Küflü tavan aralarına
giriyorum,
İşkence odalarına.
Virane dağ evlerinde
kilitli çekmecelere
bakıyorum.
Terk edilmiş odalarda
yastık kılıflarının içinde
arıyorum.
Çalıyorum
pervaz aralarında,
bazen de döşeme altında
bulduğum
çalakalem mısralarını
eski zaman şairlerinin.

Ben şair değilim.

Ölümü görmüştüm bir an.

Biri ölmüştü sanki,
ama benim yerime.
Karşımda uzanmış
Tabutta mı yatıyordu
Yoksa alnımın ortasında
bir delik miydi o.

İçimizde ölüyordu
birileri, bir şeyler.
Hep.
Kanıyorduk ve acıyorduk.
Biz de onlara özenip
Onlarla ölmek istiyorduk.

Demek ki şimdi de
İçimizden biri beni bulmuştu.
Benimle ölmek istiyordu.
Ama bunu bana bir türlü
Diyemiyordu.
Bir içki ısmarlıyordu,
yüzüme gülüp.
Arkamdan
ölümümü tasarlıyordu.

Ölecek miydim ben de?
İnsan nasıl ölebilir ki?
Biri benim kılığıma girip
Ölmek istemiş olmalı,
mümkün.

Öleceğini hissetmişti belki de.
Bir başkası olarak
Ölmeyi tercih etti.
Çünkü ölmek kolay değildi,
İçinden geçilen bir kapı,
Karanlık bir mağara,
Biri ışıkları yakmayı unutmuş.

Biri mi ölmüştü?
Ölü biri miydi gördüğüm,
Yoksa biri mi ölmüştü içimde.
Ben ondan daha mı çok ölmüştüm.
Hatta ben zaten ölüydüm de
Bilmezden mi geliyordum?
Bile bile öleceğimi,
Yine de ölmeye devam ediyordum.