Hayatımızı idame ettirmekte, işimizi yapmakta ve kendimizi işe yarar hissetmekte zorluk çekiyoruz bu küresel salgın günlerinde. Hepimiz kendi yolumuzda, karşımıza çıkana bir tepki veriyoruz ya da ona karşı bir savunma geliştiriyoruz, farkında olarak ya da olmayarak.
Henüz her şey o kadar yeni ki… Buna alışabileceğiz belki, ama alışamıyorsak da bu bizim suçumuz değil. Farkında değiliz, belki de alıştık bile. Belki büyük bir acıdan, belki korkudan, belki savaştan, belki de kaçıştan bu anda geçtik, geçiyoruz ve geçeceğiz. Dayandıkça dayanıklılığımız artacak, buna güveneceğiz. Güvendikçe farkına varacak ve kabulleneceğiz.
Geçtiğimiz günlerden birinde odamda oturuyordum, gözlerimi meditasyon için kapatmıştım. Can kayıpları, hastalık, işsizlik ve bunun gibi pek çok korkuyla yüzleşirken toplum olarak, bu kolektif mücadeleyi korkuya kapılmadan nasıl daha iyi algılayabilirim ve bu bütünsel hisse nasıl bir katkıda bulunabilirim, diye düşündüm.
Tüm bu olayların akış kanalına girebilmek zor belki ama ‘kendimizden daha büyük bir gerçeklik’ olduğunun kabulüne yöneldi zihnim. Çok uzak bir duyumsama belki, acıyı da umudu da köklerimde olduğu gibi hissedebilmeye uzanan bir sel, o akışta. İçimde bir bütünlük duygusu vardı ve deniyordum. Seslerin içinde, sakin kalmayı.
Biraz sonra zihnime akan şu cümleleri kendime tekrarlıyordum, ilk olarak nefes alırken ve ardından verirken. İlk olarak kendi hayat deneyimimde ve ardından parçası olduğum varlığın bütünü için:
“Yeteneklerimin farkına varabilirim.”
“Farkındayım, benim yeteneklerim var.”
“Yeteneklerimin farkındayım.”
“Yeteneklerim var ve onlara yetebilirim.”
“Yeteneklerimi kullanabilirim.”
“Ben yetebilirim.”
“Ben yeterliyim.”
“Ben yeterim.”
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...